Dün İstanbul'un fethinin yıldönümü idi. Başta İstanbul olmak üzere ülkemizin bir çok yerinde fethin yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

 Fatih'in bir çağ açıp birini kapatan bu eşsiz hatırası her sene yad ediliyor. Geçmişimizle ve aziz ecdadımızla iftihar ediyor, öğünüyoruz.

 Genelde bu tip tarihi zaferlerin görsel yanlarından tatlı bir zevk alıyoruz ama onun altında yatan hakiki sebepleri göz ardı ederiz. 

 Fatih'in ve birçok Osmanlı padişahının çok sade bir hayatlarının olduğunu, hepsinin birer sanata sahip olduğunu, birçoğunun şair olduğunu..Bir çadırda dünyaya gelen ve bu dünyaya nizamat veren sultanların görkemli saraylarında oturmaya vakit bulamadan yine bir çadırda hayata gözlerini hayata yumduklarını kaçımız hatırlarız? Ekseriyeti derviş meşreptirler, ilayı kelimetullah nihai hedefleri, Peygamber (sas) sevgisi ve aşkı hayatlarının gayesidir. Çok donanımlı ve iyi bir eğitimden geçmişlerdir. Çok disiplinli ve mütevazıdırlar. İlim erbabına saygı ve hürmetleri dillere destandır. Şeyhülislamların atının ayağından sıçrayan çamurla lekelenen kaftanlarının sandukalarına konulmasını vasiyet edecek kadar mahviyet sahibi bu sultanlar, Bizans hükümdarına karşı dik duracak bir celadet ve izzete de sahiptirler. 

 Fatih, Rumeli Hisarı'nı inşa edeceği zaman Bizans Kralına bir name gönderir ve bilgi verir. Kral, başına aldığı belanın farkındadır ve savuşturmak için şu cevabı yazar: "Rumeli Hisarı'nı inşa etmek istediğiniz arazi Cenevizliler'e aittir. Bizim olsa feda olsun" der. Fatih cevabı yapıştırır: "Ben sizin zannettim de bilginiz olsun istemiştim. Madem arazi Cenevizliler'inmiş, o halde izin almaya dahi gerek duymuyorum" der. 

Bizans hükümdarının minnet etmek için gönderdiği elçisine "var git kralınıza söyle, ben başkalarına benzemem. Benim iktidarımın ulaştığı yere kralınızın hayalleri ulaşamaz" der. 

Aynı Fatih, mutad olarak tertip ettiği halk günlerinde tebaanın isteklerini dinler, ihtiyaçlarını giderirdi. Bir gün bir taşralı saraya gelir ve halk gününde padişaha bir arzuhal sunmak ister. Ne var ki vezirleriyle divanda oturan padişahın hangisi olduğunu bilemez ve der ki: "Eh artık söyleyin, hanginiz devletlü padişahımızsınız?" Vezirlerin gülüşmeleri arasında padişahı işaret ederler. Zira kıyafetlerinden padişahı vezirlerden ayırmak mümkün olmaz. 

Fatih olmak kolay değil. Daha 13 yaşında iken ilk tahta çıkarıldığında babasına: "Eğer padişah isen ülkenin başına geçmelisin. Yok eğer ben padişah isem emrediyorum, ülkenin başına geç" diyebilecek bir iradeye sahiptir onlar.

Şehzadeliğinin en güzel yıllarını, gecelerini feda ederek "İstanbul, elbet fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel asker" müjdesine nail olmak için çalışıp didinen Fatih, kararlılığını "Ya Bizans bizi alır, ya biz Bizans'ı alırız" sözleriyle ortaya koymuştur. 

Dedim ya, tarihin altın sayfaları onlarla kuru kuruya övünmemiz için yazılmadı. Tahta ikinci kez çıktığı 19 yaşına kadar fethin bütün hazırlıklarını projelendiren Fatih'in bugünkü çağdaş yaşıtları felekten çaldıkları günleri hoyratça tüketiyorlar.

20 Yaşında her vatan evladının askerlik çağı geldiği zaman düğüne gider gibi asker uğurlaması yapılan ülkemde, askerlikten kurtulmak için oyulmadık kabağa giren, bedelliyi iple çeken yoklama kaçaklarının her yıl sayılarının arttığı ülkemde Fetihlerin ve Fatihlerin yeniden anlaşılması için seferberlik ilan etmemiz lazım. 

Fatihler, cihanşümul bir devlet anlayışı ile bütün bir cihanın ihyası ve inşasına adanmış yürekleriyle yürüyorlardı milletlerinin önünde. Şimdi de emperyalistlerin karşısında onurlu bir duruş sergileyecek ve ezilen mazlum milletlerin umudu olacak yeni Fatihler yetiştirmenin zamanıdır. 

Fatihlerin yetiştirilmesinde ilk adım gönüllerin fethedilmesiyle gerçekleşecektir. Bu aziz milletin evlatları daha dillenirken Allah yolunda mallarımızla ve canlarımızla cihat etmenin şuuru onların hafızalarına kazınmadan, nihai hedeflerinin Allah Teala'nın rızası ve hoşnutluğu olduğu onlara öğretilmeden. Bütün bir cihanı iman şerefiyle şereflendirecek bilgi birikimi onlara aktarılmadan ne Fethi, ne de Fatih'i yeterince anlamış olamayacağız. 

Dün Abdulhamidhan'da 7 Yaşındayım Namaza Başlıyorum diye bir program icra ettik. Binlerce vatan evladının bayramlık elbiseleriyle başlarında takkeler ve başörtüleri görülmeye değerdi. 6 – 12 Yaş grubu yavrularımızın kız erkek camiyi dolduran heyecanları, bizim umutlarımızın yeşermesine vesile oldu. Çocuk çocuğa büyük bir ciddiyetle icra edilen programda çocuk imamların, çocuk hatiplerin, çocuk müezzinlerin, çocuk duahanların aldıkları görevleri ibadet neşvesiyle yerine getirdiklerine gözyaşlarıyla şahitlik ettik. 

Geleceğe dair umutlarımızın arttığı bu tür programların artarak devam etmesi, yetişen neslimize önce iman ve aşk, sonra fetih ve zafer gibi ulvi duyguların aşılanması geleceğimize ışık tutacaktır. 

Ey ülkemin fethe ve Fatih'e susamış aziz insanları, yeniden eski ihtişamımıza ve mazlum milletlerin umudu olmaya talip olacaksak daha yapılacak çok işimizin olduğunu kabul etmemiz lazım. 

Onun içindir ki bu uğurda durmak yok, yola devam demek istiyorum.

Kalın sağlıcakla.