21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü imiş. Ben kızımdan öğrendim. “Baba” dedi, “Okulumuzla gazeteciler günü münasebeti ile MANŞET Gazetesi’ni ziyarete gidebilir miyiz?” Ben de, neden olmasın dedim. Cuma günü gazeteyi ve gazetecilerimizi ziyarete gittiler. Bir gazetenin çıkarılabilmesi için ne zorluklar yaşandığını, yapılan her haberin gerçekleri yansıtması için ne büyük titizliklerin gösterilmesi gerektiğini, haberin namusunun korunmasının kişilerin namusunun korunması kadar önemli olduğunu öğrendiler. Ben de bu vesile ile gazeteciliğin namusunu kendi namusu kadar aziz bilen bütün gazetecilerin GAZETECİLER GÜNÜ’nü kutluyor, başarılar diliyorum.
Gazetecilik deyince benim hafızamda unutulmaz bir yeri olan güzel insanlardan birisi, Merhum ŞEREF TURHAN Ağabeyimdi. IŞIK Gazetesi’nin sahibi idi. Matbaanın yaygın olmadığı dönemde matbaası vardı. Sosyal demokrattı. Buna rağmen gazetesinin orta sayfasında şimdi Saraçhane Camii İmamı olan dostum Mehmet GEMCİ ve arkadaşlarının SAYHA isimli edebiyat sayfasını yıllarca çıkardı. Ardından yine arkadaşlarımın YALNIZARDIÇ isimli edebiyat dergilerini yıllarca matbaasında bastı. Bizim gençliğimizde gazeteciliğin bir hassasiyeti vardı ve bu, özenle korunurdu. Görüş ayrılıkları bile büyük bir nezaketle ortaya konur, kimsenin şerefi ve izzeti ile oynanmazdı. Öyle her eline fotoğraf makinesi alan da gazeteci olamazdı.
Yıllar yılları kovaladı, tıpkı Köroğlu’nun dediği gibi “Tüfeng icat oldu, mertlik bozuldu.” Sanal gazete, sanal TV çıktı ve sanal gazetecileri televizyoncuları, mürekkep yalamadan, matbaanın tozlu tezgahlarında pişmeden aramıza salıverdi. Kolay kazanç arzusu inanç zayıflığının arttığı dönemlerde yeşerir ve kendine zemin bulur. Terlemeden, emek vermeden yapılan gazetecilik te bunlardan biridir ve ben bunun adına “Tetikçi Gazetecilik” diyorum, tıpkı MUSKACILIK gibi.
Muskacı ne demektir, bilir misiniz? Muskacı, inancı zayıf Müslümanların dini duygularını istismar ile insanların arasına fitne sokan ve bundan nemalanan asalak tip demektir. Dinle, hoca ile de alakası yoktur. Yaptığı ise bir algı operasyonudur. Çünkü dinimiz büyü, fal, muska gibi batıl şeylerle uğraşmayı haram kılmıştır. Ama toplum içerisinde zaman zaman filanın oğluna, kızına, dükkanına, karısına büyü yapmışlar diye duyarsınız. Hırsının, hasedinin kölesi olmuş “müslümanlar” zarar vermek istedikleri adamların üzerine muskacılarla saldırırlar. Muskacı soğan, sarımsak, yumurta, pislik, hınzır yağı gibi iğrenç vasıtalarla muhatabının üzerine saldırır. Muska ile hücuma uğrayan zavallının da gideceği adres aynıdır. Çünkü muskacının beleş tellalları vardır. Bizim evde bir muska buldum dediniz mi, sizi doğru bu işle uğraşan muhtemelen aynı adama götürürler. Oh ne güzel, muskacı aradığını bulmuştur. Bir muska yazar, kazanır. Bir muska bozar, kazanır. Olan zavallı halka olur, meydanda hiçbir şey yokken fitne fesat ortalığı kaplar.
Tetikçi gazetecilik te böyledir. İnancı zayıf zalim adamlar çalışıp gayret edip yarışacakları, rekabet edecekleri adamlara, çamur atmak, çelme takmak istediklerinde, tetikçi yanı başlarında emrine amadedir. Birkaç kuruşla yaptıramayacağı şey yoktur. Çünkü hücuma uğrayan zavallı da etrafına sorduğunda ne yapmalıyım, diye adres aynıdır. TETİKÇİ’ye tekrar müracaatla bu defa da yazdığını silmesi için uzatılır birkaç kuruş. Alın size bir meslek daha, adı da benden olsun: TETİKÇİ GAZETECİLİK.
Tetikçi, kiralık katil gibi bir şeydir. Çünkü hiçbir kutsalı yoktur. Onu en iyi Merhum Akif tarif etmiştir:
“Şarka bakmaz, garbı bilmez, edepten yok payesi
Bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi”
Tetikçilik yaygınlaşıyor ve örgütleniyorlar. Mesela bir tetikçi size saldırdı mı, öbür tetikçi hemen geçmiş olsun ziyaretine gelip size şöyle bir öğüt veriyor: Kardeşim, bunlarla uğraşılmaz, çirkef adamdır, at üzerine birkaç kuruş defolsun gitsin. Kabul ederseniz zokayı yutarsınız. Çünkü başka bir gün de öbür tetikçi hücum eder, bir başkası aracı olur.
Ey benim muhafazakar vasfıyla öne çıkmış halkım! Ne MUSKACIya ne TETİKÇİye artık para savurmayın. Akif'in dediği gibi:
Allah'a dayan, saye sarıl, hikmete ram ol
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Allah'a dayanın, yolda kalmazsınız.
Merhum ŞEREF TURHAN abim bugünleri görseydi gazeteciliği bırakmazdı, biliyorum, ama bir başına da kalsa gazeteciliğin haysiyetini kurtarmak için tetikçilerle mücadele ederdi.
Dünya Gazeteciler Günü'nün kutlandığı bu günlerde büyün haysiyetli, şerefli, ekmeğini helalden kazanma azmindeki gazeteci büyüklerime ve küçüklerime demem o ki; içinizde bulunması muhtemel bu pislikleri temizleyin. Hazır devlet bütün kurumlarda topyekün bir temizliğe gitmişken, sizler de aranıza sızmış gazeteci görünümlü haysiyetsizleri ayıklayın.
İşte o zaman bizden sonraki kuşaklar da bizim, Şeref Turhanlar'ı, Osman Sayınlar'ı rahmetle andığımız gibi sizleri rahmetle anarlar. İşte o zaman akşam başınızı yastığa koyduğunuzda huzurlu bir uykuyu hakedersiniz. Ben sonuna kadar mücadelenizde yanınızdayım. Sayın Devlet BAHÇELİ'nin dediği gibi: Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Bana "İyi de hocam, bize yaz diye para verenler, cami cemaatı, Haccü'l-Haremeyn adamlar, biz ne yapalım?" derseniz size derim ki;
Yağ kokarsa tuzlarsınız,
Tuz kokarsa yapacak bir şey kalmamıştır.
Allah da bu millete hidayet etsin.
Kalın sağlıcakla.