İstanbul’un Fethi’nin 563. Yıldönümü İstanbul Yenikapı’da gerçekleştirilen görkemli bir şölen ile gerçekleştirildi. Görsel medyadan takip ettiğimiz kadarı ile Yenikapı sahilinde dünyanın en büyük 3D Mapping sahnesi kurularak animasyonlar, gerçek boyutlu gemi modelleri, büyük boyutlu dönem topları ile görsel bir ziyafet sunuldu. Göğsümüz kabardı. Gurur duyduk.

Bu kutlama 1453 yılında Türk yurdu olan bu toprakların artık ilelebet Türk yurdu kalacağının tüm dünyaya ilamı arzıydı.

Sahi biz bu muhteşem tarihi yıllardır neden hiç kutlamadık, neden yok farz ettik? Üzerinden asırlar geçtiği için mi? bu yüce milletin damarlarında dolaşan hükmetme duygusunu törpülemek için mi?

Osmanlı ruhunun yeniden canlanmasından korkanlar olduğu için mi?

Evet, belki yıllardır ecdadını yok sayanlar, ecdadından utananlar var bu topraklarda. Atasından babasından utandığı gibi, yok saydığı gibi. Günümüz televizyonlarında yayımlanan çarpık dizilerin bilinç altına hitap eden mesajlarında olduğu gibi. Tarihin kahramanlarının evlat katili, baba katili, kardeş katili olarak lanse etme çabalarında olduğu gibi.

Halen çıkıp utanmadan sıkılmadan, sırtlarında gemileri yürütüp kahramanlık destanı yazan , bir çağı kapatıp bir çağı açan bu kahramanlık destanını küçümseyenler var. Alnı secdeden kalkmayan padişahları cani yada zevki alemde yaşayan zümreler olarak sunanlar, sunmaya çalışanlar var.

Fethettiği hiçbir bölgede sivil halkın kılına dokunmayan, kilisesine, sinagoguna halkın inanışına karışmayan Osmanlı’yı cani, yobaz, barbar yakıştırmaları yapan zihniyet, şu an Suriye’de, Irakta, Filistin’de akan kana seyirci kalmakta. Katledilen, yerinden yurdundan edilen milyonlar için tek laf etmemekte. Modern Avrupa’nın Amerika’nın Afganistan, Irak işgallerinde katlettiği binlerce sivil halk onlar için iş kazasıdır.

Yaklaşık yüz yıldır Osmanlı İmparatorluğu, Osmanlı insanı, atalarımız, dedelerimizle övünmek, başarıları ile göğsümüzün kabarması, dolaylı olarak yasaklandı bizlere. ”Ölü bir ruh” olarak içimize benliğimize yerleştirilmeye çalışıldı. Bilakis unutulan bir nokta var. Bedenler ölür, ruhlar ölmez.

Yıllardır uykuda olan Osmanlı ruhunu uyandırmak gerek. Günahıyla sevabıyla kabullenmek, neslimize aktarmak gerek. Osmanlı biziz. Sen ben, o. Hepimiz Osmanlıyız.

Küçük bir nüans ile nokta koyalım. 29 Mayıs nasıl şanlı bir zafer ise, 30 Ağustosta öyle bir zaferdir. Osmanlı mirası Türk yurdundan düşmanın defedilmesinin yıldönümüdür. Yine şu yada bu şekilde Osmanlı mirası Türkiye Cumhuriyetinin Meclisinin açıldığı gündür 23 Nisan. Hepsi kutlu, hepsi şanlı. Tarihi kahramanlıklar arasında ayrım yapılmamalı. En azından böyle bir izlenim verilmemeli, birbirinden ayırt edilmeksizin hepsi coşkuyla kutlanmalı.

Ecdadımız bizim ruhumuz, onları hep canlı tutmalı…