AK Parti Kahramanmaraş 24. Dönem Milletvekili Dr. Yıldırım Ramazanoğlu, Kahramanmaraş siyasetinin her geçen gün güçlendiğini belirterek; “Türkiye siyasetinde önemli bir yer kazandı'' dedi.
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından geçtiğimiz hafta düzenlenen ''Uluslar arası Selçuklu döneminde Maraş Sempozyumu’na katılmak üzere şehrimize gelen 24. Dönem AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Dr. Yıldırım Ramazanoğlu, Belediye Meclis Üyesi Fatih Kılıçkıran ile birlikte gazetemizi ziyaret etti. Dr. Ramazanoğlu Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Abdullah Deveboynu ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mahmut Beyaz tarafından karşılandı. Ramazanoğlu, burada gazetemiz Muhabiri Emre Akkış’ın Kahramanmaraş ve ülke gündemine dair sorularını yanıtladı.
İşte Muhabirimiz Emre Akkış’ın Dr. Yıldırım Ramazanoğlu ile yaptığı röportajın ayrıntıları:
“İçinde bulunduğumuz yeni dönemde Kahramanmaraş’ımızın Türkiye siyasetinde ki ağırlığı her geçen gün ciddi şekilde artıyor. Bizde Kahramanmaraşlı siyasetçiler olarak toplumumuz ve kentimiz adına bundan büyük gurur duyuyoruz. Kahramanmaraş artık yalnız milletvekilleri ile değil aynı zamanda bir bakanıyla hatta bir başbakan yardımcısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) temsil ediliyor. Bir milletvekili fazla çıkarmak suretiyle 8 milletvekilinin 7’si AK Parti sıralarından kentimizi temsil ediyor.''
Kahramanmaraş’ın siyaseti şu anda zirvede diyebilir miyiz?
“Kahramanmaraş siyaseti Türkiye siyasetinde ki ağırlığını arttırmakla birlikte bugüne kadar bu konumunu daha iyi bir şekilde de değerlendirme imkanına da kavuşmuş oldu. Bu durumda hepimizin ortak gururu haline geldi. Şu anda içinde bulunduğumuz güncel durum bir başbakan yardımcımızla Kahramanmaraş’ımızın kabinede temsil edilmesi 7 milletvekili ile TBMM’de temsil edilmesi bundan sonrada bu durum inşallah değişmeyecektir. Bu durum bizim artık asgarimiz olacaktır. Bu konumu bundan sonrada Kahramanmaraş siyasetçilerimizin devam ettirmesi gerecektir. Kahramanmaraşlılar olarak şehrimiz adına siyaset yapan milletvekillerimiz ve teşkilatımız olarak bu yeni konumun devam ettirilmesi gibi bir görev üstlendik.''
Uluslar arası bir Selçuklu sempozyumu gerçekleştirildi. Siz bu sempozyumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sempozyum Kahramanmaraş’a ne tür katkılar sağlar?
“Kahramanmaraş’ımızın özellikle bilimsel konulara vatandaşlarımızı ilgilendiren alanlara büyük bir ilgi duyduğunu biliyoruz. Bu konuda ise Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyemizin çok ciddi destekleri ile bu gibi çalışmalar büyük programlar halinde gerçekleştiriliyor. Bunların içerisinde güreş festivalleri, çok önemli konferanslar, ortak programlar ve bilimsel sempozyumlar oluyor. 2011 yılında Dulkadiroğlu Sempozyumu düzenlenmişti yine oda önemli bir bilimsel sempozyumdu. İçinde bulunduğumuz yılda 17, 18, 19 Kasım tarihlerinde Uluslar arası Selçuklu Döneminde ''Maraş’ başlıklı bir tarih sempozyumu düzenlendi. Bu sempozyumda bende Ramazanoğulları ailesine mensup bir Kahramanmaraşlı olarak Ramazanoğulları ve Dulkadiroğulları olarak arasında ki tarihi ilişkileri birbilimsel bildiri olarak sunma fırsatı buldum. Bir panelist olarak diğer tarih hocalarımızla birlikte katıldığımız bu toplantıda bu konuyu gündeme getirdim tabi benim tıp mesleği mensubu olmam diğer hocalarımızın tarih bölümüne mensup olmaları buna engel teşkil etmedi, onlarda bunu büyük bir takdirle karşıladı. Ben özellikle şunu da belirttim bazı uzmanlık alanlarına bir 3’üncü gözle de bakmak uzmanlık alanlarına da yeni bir boyut kazandırabilir diye düşündüm. Sonuç olarak ta Ramazanoğulları ve Dulkadiroğulluarı arasındaki ilişkiyi anlatırken bu tarihi gerçeklerden yola çıkarak Anadolu beylikleri arasındaki ilişkilere bir örnek verdik. Aynı zamanda da ecdadımızın nasıl bir siyaset yönetimi uyguladıklarını, nasıl bir sosyal düzen kurduklarını ve bunu paydaşlarıyla nasıl birlikte yönettiklerini örneklendirmiş olduk. 2011 yılında yapılan Dulkadiroğluları sempozyumunda Dulkadiroğluları ile diğer beylikler arasında ki ilişkiler bilimsel olarak sunulmuştu fakat Dulkadiroğluları ile Ramazanoğluları arasındaki ilişki sunulmamıştı. Oradaki eksikliği de bu sempozyumda tamamlamış olduk. Böylece Uluslar arası Selçuklu Döneminde ''Maraş’ sempozyumunda Ramazanoğulları Beyliği ile Dulkadiroğluları beyliği arasında ki ilişkiler bilim dünyamıza kazandırıldı.''
Avrupa parlamentosunun Türkiye’ye karşı tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Avrupa Parlamentosunda Türkiye’nin mevcut politikalarına karşı bir direnç görüyoruz. En azından işbirliği yapmakta biraz çekingen ve çekimser davranıyorlar. Tabi bunda da Türkiye’ye karşı eskiden beri Avrupa Birliği’ne tam üye olarak almamak için yapmış oldukları olumsuz faaliyetlerin bir devamı olarak görüyoruz. Tabi Türkiye’nin gücünden Türk milletinin gücünden ciddi şekilde ürktüklerini fark ediyoruz. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ve sonrasında bu darbeye karşı Türk milletinin tek yürek halinde sağlam duruşu özellikle cumhurbaşkanımızın bu konuda ki dirayetli yönetimi ve büyük bir cesaretle bunun üstüne gitmesi başbakanımızın da bu konuda Türk milletinin verdiği destekle kabinemize milletvekillerimize iktidar ve muhalefet partimizin tüm temsilcileri ile TBMM ile çok sağlam bir duruş sergilemeleri dünyayı çok şaşırttı. Bu şaşkınlıklarını ile hala üzerlerinden atamadılar çünkü 15 Temmuz darbe girişimi hafta sonu bir Cuma günü ortaya çıktı fakat cumartesi gününden itibaren Türkiye bütün hatlarıyla ekonomik konuları en ideal ve başarılı şekilde yönetmeye görevinin başında vazifesini yaptı ve yine Türk Silahlı Kuvvetlerimiz yapması gerekenleri yapınca Türkiye’de sanki hiç darbe olmamış gibi bütün mekanizmaları işlemeye devam ettiğini görünce de bu şaşkınlıkları daha çok arttı. Ama şaşırmaya devam edecekler çünkü çok büyük devasa projeler hayata geçiriyor. Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli bütün bunlar işletmeye bir yandan alınırken şimdi 2018 yılında İstanbul’da Uluslar arası yeni 3’üncü havaalanımızın ilk etabı işletmeye alınacak. Allah nasip ederse 150 milyon yolcu kapasiteli olarak yıllık planlanmışken 200 milyon yolcu kapasitesine kadar çıkabileceği ifade edilmektedir. Bu dünyanın en büyük havalimanı olacaktır. Türkiye’nin bundan sonraki büyüme hızını şimdiden görebiliyorlar. Türkiye’nin güçlü konumunun çok daha güçlü hale geleceğini fark ediyorlar bunun içinde Türkiye’nin önünü nasıl kesebiliriz diye düşünüyorlar. Terör örgütlerine de destek vermelerinin nedeni budur. Fakat Türkiye eski Türkiye değil, Türkiye artık yurt içinde ve yurt dışında tüm kollara hakim. Irak’ta ve Suriye’de inisiyatif kullanıyor. Avrupa’nın da bize karşı olan tavrını değiştirebilecek bir gücü yönetiyor. Suriyeli mültecinin Türkiye’de misafir edilmesi bir yandan Türkiye’nin Avrupa Birliği nezdinde ki inisiyatif gücünü arttırırken bir yandan da tüm dünyada çok büyük takdir topluyor. Kahramanmaraş’tan bir örnek vermek istiyorum. Şimdi Başbakan Yardımcımız Veysi Kaynak bundan yaklaşık iki ay önce mültecilerin temsilcileri ile Kahramanmaraş’ta ortak bir toplantı yaptı. O toplantıda Başbakan Yardımcımızla bende oradaydım. Orda Başbakan Yardımcımız şunu söyledi, dedi ki, “Arkadaşlar barınma ve eğitim ihtiyaçlarınızı biz karşılıyoruz ama bunları çok daha ideal bir şekilde karşılamak adına girişimlerimiz olacak. Bütün konteynırlara birer buzdolabı ve çamaşır makinesi birde klima koymayı planlıyoruz. Özellikle hanım kardeşlerimiz çamaşırlarını dışarıda yıkamayacaklar dolayısıyla bütün ihtiyaçlarını konteynırlar içerisinde çözebilecek hale geleceğiz'' şeklinde çok güzel açıklamalarda bulundu. Bu konuşma mültecilerimiz ne kadar sevindirdi anlatamam. Bizleri de duygulandırdı. Biliyorsunuz Birleşmiş Milletlerin mülteciler komiseri, diğer yöneticileri bazı Hollywood yıldızları, Angeline Jolie başta olmak üzere gelerek ülkemizdeki mülteci kamplarını ziyaret ediyorlar. Bu ziyaretlerde sıkça söyledikleri şey şu. Bu kadar konforlu, bu kadar bütün ihtiyaçları dikkate alan sosyal donatılarıyla, eğitim ve teknik alanlarıyla, elektrik, ışıklandırma, su gibi diğer ihtiyaçlarının karşılanması ile bu kadar güzel ortamların ortaya çıkacağını hiç düşünmüyorduk. Bunun en güzel örneklerini gördük. Bu bizim için gurur verici bir durum. Türkiye yaparsa en güzellini yapar diye bir marka oldu, Türkiye’nin mültecilere verdiği bu destek. Açıkçası bütün bunları Türkiye kendi imkanları ile yaptı. Cumhurbaşkanımız zaman zaman açıklıyor. Türkiye çapında bizim mültecilere harcadığımız toplam para 25 milyar doları geçti. Buna mukabil, uluslar arası kaynaklardan aldığımız destek, Birleşmiş Milletler de dahil hepsi içinde olmak üzere 500 bin doları geçmedi. Düşünebiliyor musunuz Türkiye, tek başına bu yükün altına girdi. Çok şükür buda Türkiye ekonomisi için büyük bir yük olarak bizleri olumsuz etkilemedi. Tam tersine bu insanlara vermiş olduğumuz bu destek dünyada Türkiye’nin gücünü bir kere daha kanıtlamış oldu.''
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz'un Türkiye’ye yönelik yaptırım uygularız sözleri ile idam kırmızı çizgimiz açıklamasıyla müzakereleri durdurma tehdidini ve Başbakan Binali Yıldırım’ın “Senin kırımızı çizgini çizeriz'' sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Burada Schulz'un kırmızı çizgileri değil, bizim kırmızı çizgilerimiz önemlidir. Türkiye’nin kırmızı çizgilerini Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız belirlemiştir. Dolayısıyla onların bizim kırmızı çizgilerimizi ihlal etmemesi onların lehinedir. Fakat kendilerinin bahsetmiş olduğu kırmızı çizgiler öteden beri var. Bugüne kadar zaten bizi engellemek adına o kadar çok kırmızı çizgiler koydu ki ve bütün bunların hiçbir kıymetinin olmadığını da bizzat gördüler. O bakımdan bu dönemde Türkiye’nin koyduğu kurallar geçerli, Türkiye dışındaki ülkelerin bize koyduğu kurallar ve kırımızı çizgiler hiçbir şekilde bizim kapsama alanımıza girmiyor. Biz kendi çizgilerimizi dürüstçe, net bir şekilde tüm uluslar arası paydaşlarımıza iletiyoruz. Ve bu kırmızı çizgilerimizden de asla taviz vermiyoruz. Bunların içerisinde idam yönünde vatandaşlarımızın talepleri olabilir. Bunlar içerisinde özellikle PYD’nin Irak ve Suriye’de dikkat etmesi gereken kırmızı çizgilerimiz olabilir. Bunlar içinde Esed’in dikkat etmesi gereken kırmızı çizgilerimiz olabilir. O bakımdan Türkiye şuan da Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) diğer ülkelerde yerleşmiş olan kadroların dahi sınır dışı edilmeye başladı. Tüm ülkeler Türkiye’nin bu çizgilerinde dikkate almak zorunda hissettiler kendilerini. En son Pakistan ziyaretinden önce 450 tane FETÖ’cüye ülkemizi terk edin denildi. Bunlar mahkeme başvurdular, mahkeme tarafından da bu talepleri reddedildi. Bunlar gerçekten güzel gelişmeler ama bu gelişmelerin devamı çok daha güzel bir şekilde gelecek. Ülkemiz gerek yurtiçinde gerekse yurt dışında artan bu itibarını daha da artırmak suretiyle güçlü ekonomisi ile insanları ile ve sahip olduğu milli gücü ile milletimizin güçlü duruşu ile her vesile ile ispatlamaya devam edecek inşallah.''
Son olarak eklemek istediğiniz düşünceleriniz var mı?
“Kahramanmaraş’ımızda özellikle siyasetçilerimiz, milletvekillerimiz, teşkilat mensuplarımız başta Büyükşehir Belediye Başkanımız olmak üzere tüm ilçe belediye başkanlarımız halkımızla o kadar bütünleşmiş durumda ki ve zaten Kahramanmaraş’ı Türkiye siyasetinde çok güçlü konuma ulaştıran da yeni dönemde özellikle Kahramanmaraş’ı temsil etmekte olan bütün aktörlerin bu olumlu iş birliği, bürokrat ve akademisyenlerle, üniversitemizle bütünleşmek sureti ile gelişen bu işbirliği ortamı Kahramanmaraş’ımızın geleceğini aydınlatıyor. Bundan Kahramanmaraş olarak ne kadar guru duysak azdır. Kahramanmaraş’ımızın Türkiye coğrafyasındaki ağırlığı her geçen gün artarken, Kahramanmaraş’a ait her şeyinde önemi, önceliği ve ağırlığı da artıyor. Bunun başında da Kahramanmaraş’ımızın medyası, basın kuruluşları geliyor. Özellikle Kahramanmaraş Manşet Gazetemizin ve diğer basın yayın organlarının etkinliği ve gücü de yalnız yerel ortamda değil aynı zamanda ulusal anlamda da çok ciddi bir ağırlığa kavuşmuş durumda. Bu neden başta Manşet Gazetesi çalışanları olmak üzere tüm emeği geçenleri bu yeni dönemde de güçlü ve etkin çalışmalarına başarıyla devam ettirebilmeleri hususunda gayretlerinin ve başarılarının devam etmesini temenni ediyorum.''
Haber: Emre Akkış