Yeni Anayasa İhtiyacı ve Başkanlık Sistemi paneline katılmak için Kahramanmaraş'a gelen Prof. Dr. Ahmet Nohutçu, gündemde olan Başkanlık Sistemi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Nohutçu, “Devletin başında bir kişi olsun onu da halk seçsin'' diyerek, Başkanlık sistemiyle Cumhuriyet'in daha da güçleneceğini söyledi.
Son günlerde Türkiye'de en çok konuşulan konulardan biri olan başkanlık sistemi hakkında Kahramanmaraş’ta ''Yeni Anayasa İhtiyacı ve Başkanlık Sistemi’ paneli düzenlendi. Hukuki Araştırmalar Derneği (HUDER) Kahramanmaraş Şubesi tarafından Mehmet Akif Kültür Merkezinde gerçekleştirilen panele, Prof. Dr Ahmet Nohutçu ile Anayasa Uzmanı Taylan Barun konuşmacı olarak katıldı. Yoğun katılım olan Panel Prof. Dr. Ahmet Nohutçu’nun başkanlık sistemi hakkında açıklamalarıyla başladı.
“KAHRAMANLARIN ŞEHRİ MARAŞ''
Kahramanmaraş'ın Türkiye'ye şiir, sanat, edebiyat, kültür alanlarında insanlar yetiştiren mübarek bir şehir olduğunu dile getiren Prof. Dr. Nohutçu, bu kentin özel ve güzel insanların olduğunu belirtti.
Anayasanın konusu devlet, devlet ise meşru güç kullanmaya sahip siyasi bir varlık olduğunu vurgulayan Nohutçu şöyle dedi: “Devlet güç kullanır bizde devletin kullandığı gücü meşru kabul ederiz. Devlet gücünü 7 bin yıldan beri günümüzün modern evreleride dahil olmak üzere devlet gücünü toplumsal hayatı düzenleyen kurallar koyarak kullanıyor. Toplumsal hayata konan bu kurallar ihlal edildiği takdirde bunlara bir takım cezalar uygulanıyor. Yaklaşık 7 bin yıl boyunca devletin bu güç kuvveti tek bir elde kişide toplanarak monarşi adını almıştır. Monarşide bütün devlet toprakları üzerinde yaşayanlarla beraber tek bir kişinin sahibi ve tüm güç ondadır. Devlet bu güç kuvveti tek bir elde toplamışken ilk kez 1715 yılında yasal olarak devletin bu güç kuvvetini devletin içinde yaşayan insanların hak ve özgürlüklerinin korunması için bu güç kuvveti 3 ayrı elde toplayalım diyor ve kuvvetler ayrılığı tezini ortaya atıyor. Yaklaşık 60-70 yıl dünyanın ilk yazılı anayasası 1782 ABD anayasası ve 30 yıldan beri 177 maddelik ABD anayasası halada devam ediyor. Yasama kuvveti kabul ediliyor, yürütme Amerikan halkı tarafından seçilen başkandır ve yargı yüksek mahkeme yüce mahkemenindir. Anayasanın konusu devletin ana kuvveti yasama, yürütme, yargı merciini hukuk kurallarıyla sınırlanması anayasanın konusudur'' ifadesini kullandı.
“DEMOKRASİYE NE KADAR ALIŞTIK?''
Dünyanın bütün anayasasında Türkiye'nin ilk anayasasının 1876 kanunu esas olduğunu kaydeden Nohutçu, şu ifadelere yer verdi: “Bizim ilk anayasamız 2'nci Abdülhamithan döneminde yürürlüğe girmiştir. Anayasa, Mithat paşa devlet adamlarından, önüne Fransa, Belçika, Rusya anayasalarını koyuyor ve o anayasaların Osmanlıca'ya Türkçe'ye tercüme ediyor ve Osmanlı Devleti'ne veriyor. Sonuç olarak toplumsal bir ihtiyaç değil sadece devletin bütün anayasalarını almış ve uygulamış. Dünyada ki diğer anayasalar yüzlerce yıl süren mücadeleler sonucunda alınteri ve gözyaşı üzerine gelirken bizim ilk anayasamız tercüme bir anayasa olarak yürürlüğe girdi.
Bizim ilk yazılı anayasamız Fransa yoluyla alındığı için Parlementer hükümet sistemidir. Yaklaşık 130 yıldan beri parlementer sistemle birlikte devam ediyoruz. Ne kadar demokrasiye alıştık diye sorgulamak gerekir. Tercüme edilmiş bir parlementer sistemi 1876 kanunu esasıyla geliyor.
Bizim 5 adet anayasamız var bu anayasalar içerisinde benim en önemli ve uygun gördüğüm 1921 Teşkilat-ı Esasiye kanunudur. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara'da dualarla açılıyor ve ilk meclis başkanı TBMM'nin Başkanını Gazi Mustafa Kemal Paşa olarak seçiyor. Mustafa Kemal Paşa hem meclisin başkanı hem de aynı zamanda yürütmenin başkanı olarak tek elde toplanıyor. O zaman kurulan devlet tek elde oluyor. Her bölgeden mebus üyeleri geliyor ve devletin birlik beraberliği hususunda uygun bir anayasa hazırlanıyor ve bu anayasanın sonucuda muvaffakiyet ve zaferdir. 1921 Anayasası ile muvaffak, mansur ve muzaffer oluyoruz. Tek bize ait tek yerli anayasa bizim içimizden çıkan anayasadır.
“DEMOKRATİK UNSURLARLA ÖRTÜŞMEYEN UYGULAMALAR YAPILDI''
Sonra cumhuriyet kuruluyor ve cumhuriyet kurulduktan sonra ikinci meclis kuruluyor. Birinci meclis çok daha özgürlükçü ve eşitlikçi bir meclis olurken ikinci meclis ise asker ve bürokratların egemen olduğu bir meclis oluyor. Daha sonra 1924 anayasası kuruluyor. 1950'ye kadar demokratik unsurlarla örtüşmeyen pek çok uygulamalar yapıldı.
Daha sonra 1950'de demokrat parti iktidara geliyor ve çoğulcu bir siyasal yapı altında anayasa devam ediyor. 27 Mayıs 1960 yılında ise askeri darbe yapılıyor ve sonuç itibariyle halkın isteğiyle gelen iktidar askeri darbe ile yere iniyor. Daha sonra 1961 anayasası yapılıyor bu anayasa en demokratik anayasa oluyor. Tüm çağdaşlıkların tamamı 1961 anayasasında görülüyor. 1960 ile 1980 arasında Türkiye'de çok güzel şeyler oldu. 1961 anayasası kağıt6 üzerinde en demokratik anayasa ama Türkiye'ye hiç hayır getirmedi. Olaylar, terör, kuyruk, yoklular, kıtlıklar vardı sıkıntılı bir süreçti. 1961 anayasası halka tepeden bakan bir anlayışla hazırlanmıştır. Terörün, bıçağın kemiğe dayandığı bir gündür 12 Eylül 1980. 1982 anayasası yine askerlerin atadığı sadece bir danışma meclisi olan bir anayasadır. 1982 anayasasında 30 yıldan beri devam ediyoruz'' şeklinde konuştu.
PARLEMENTER SİSTEM İNGİLTEREDE ORTAYA ÇIKTI
Parlementer sistemin İngiltere'de ortaya çıktığı bir sistem olduğunu söyleyen Nohutçu, “1982 anayasası 177 madde temel itibari ile yasama, yürütme, yargıyı ele alan ama günümüzün konusu ise parlementer hükümet sistemini benimsemiş bir yapıdır. Parlementer sistem İngiltere'de ortaya çıkmış bir sistemdir ama Kenan Evren kendi sistemine koymuş ve kendine özgü bir cumhurbaşkanlığı koymuştur. Son derece depolu ve dejenere edilmiş bir sistemdir'' dedi. Üniter Devlet konusunda ele alan Nohutçu üniter devleti şöyle açıkladı:
“Hepimizin içinde yaşadığımız güvenli bir organizasyonsa yaşadığımız bir yerdir. Normalde üniter devletlerde tek yasama tek yürütme ve tek yargı vardır. Bütün ülkede bir adet devlet başkanlığı veya yürütme organı vardır. Bütün ülkede yasama tektir ve tek bir yargı sistemi vardır. Peki Federal devlet nedir? En önemli federal devlet sistmemi örneği Amerak Birleşik Devletleri'dir. Amerika'da 50 tane küçük küçük devletçikler vardır. Onlara eyalet deniyor ama states kelimesinin manası devletçikdir. Biz Amerika deyince aklımıza sadece Obama geliyor. Aslında Amerika'da 50 tane daha başkan var ve 50 tanede halk tarafından seçilmiş meclis var. Her eyalet kendi yasasını kendisi yapıyor. Amerika'da hala idam cezası olan eyaletler var. Bir eyalette vergi alınıyor diğerinde alınmıyor veya bir eyalette hız sınırı 60 km diğer eyalette hız sınırı 90 km gibi farklı yasalar var. Federal Devletçiğin özelliği budur aslında. Amerika'da her şey bunun üzerine oturmuş durumda. Dolayısıyla Amerika'nın Federal Devlet biçiminde yönetilmesi kendi tarihinin gelişiminin bir sonucudur. Ama bizde hiç öyle bir ayrım yok. Bizde birlik var beraberlik var ve kimse kendisini Türkiye Cumhuriyeti Devletinden ayırmak istemez ama istisnalar muhakkak var. Bir kere Üniter Devler ile Federal Devlet arasında ki farkı bilelim.
“KRALIN ELİ KOLU BAĞLI''
Meşruti Monarşi ve Cumhuriyet. Bizim için önemli olan ayrım bu ayrımdır. Çünkü dünyada şu an pek çok devlette meşruti monarşi var. Bir ülkede Kral var ama eli kolu bağlı durumda. Bu durumun en önemli örneği İngiltere'dir. Resmi adı Birleşik krallık'tır. Babadan oğla anadan kıza veraset yöntemiyle intikal ediyor ama asla devlet işlerine karışmıyorlar. Dolayısıyla sadece sembolik kraliyet yetkilerini kullanıyorlar. Şunu da belirtmeliyim ki İngiltere şu anda dünyada yazılı anayasası olmayan hemen hemen tek ülkedir. İngiltere Başbakanı David Cameron'a sorsanız sizin anayasanız kaç madde diye? Size bilmiyorum diyecek. Aslında neden çünkü yüzlerce yıl içerisinde anayasalar kurumlar ve kavramlar kendiliğinden yerleşmiştir. İngiltere'de son 100-150 yıldan beri hiç bir yazılı anayasa yoktur. Bizim 177 maddeleik bir anayasamız var ama anayasa sıkıntısı olmayan tek bir günümüz yok. Her gün krizler içerisindeyiz. O zaman demek ki bu anayasa da bir sıkıntı var. Bir de Cumhuriyet var. Cumhuriyette ise devlet başkanı seçimle görev başına geliyor. Meşruti Monarşi ile Cumhuriyeti ayıran şey seçimdir. O yüzden söylüyorum ki başkanlık sisteminde tamamiyle seçim olacak.''
“MİLLETVEKİLİNİN EL KALDIRMAMASI MÜMKÜN DEĞİL''
Paneldeki konuşmasına parlementer sistem üzerine devam eden Nohutçu, parlementer sistemde kuvvetler ağırlığının olmadığını söyledi. Nohutçu, “Çünkü biz 4 yılda bir seçim yapıyoruz. Milletvekilleri seçiyoruz. Yasamanın içinden bir milletekili hükümeti kurmak üzere görev alıyor ve bir liste hazırlıyor. Tekrar yasamanın kapısını çalıyor. Eğer yasamada da kabul buyuyursa yürütme görevine başlıyor. Hani kuvvetler ayrıydı. Başbakandan gelen bir programa iktidar partisinin milletvekilinin el kaldırmaması mümkün değil. Son 40 yıldan beri TBMM'nin kabul ettiği kanunların yüzde 92'si Bakanlar Kurulu tarafından taslak haline gelmiş. Yani milletvekilleri özgür olarak bile kanun teklifi sunamıyorlar. Yani yasama ve yürütme ayrı değil. Et ve tırnak gibi iç içe geçmiş durumda. Milletvekilleri de milletin vekilidir'' diye konuştu.
“YÜRÜTMENİN BAŞINDA TEK KİŞİ OLACAK''
Başkanlık sisteminde en önemli şeyin yürütmenin tek başlı olması gerektiğinin altını çizen Nohutçu, “Yürütmenin başında tek bir kişi olucak. Aslında biz Cumhuriyet tarihinde hiç bir zaman devlet başkanını seçmedik. Biz bakanda seçmedik. Sadece 4 yılda bir milletvekilleri seçtik. Ama ilk defa 2014'ün Ağıstosunda seçimle bir Cumhurbaşkanını seçtik. Bu kötü bir şey değil. Başkanlık sisteminin öznüde şu var; Devletin başında tek bir kişi olsun ve onada halk karar versin. Tabii ki yasama yine olacak. Başkanlık sisteminin en büyük avantajı devletin başkanını bizzat halkın seçmesidir'' dedi. Başkanlık sistemi denilince akıllara Amerika'nın geldiğini vurgulayan Nohutçu, “Amerika'da ki başkanlık sistemi savunduğumuz başkanlık sistemi gibi değil. Çünkü Amerika kendine özgü siyasi kültürü sosyal ve demokratik yapısı gibi sebeplerle kendine özgü bir başkanlık sistemini geliştirmiş. Başkanlık sistemi daha demokratik çünkü halka iki kez soruluyor. Başkanlık sisteminin en olmazsa olmazı Cumhuriyettir çünkü devlet başkanı seçimle iş başına geldiğine göre cumhuriyetimiz payidar kalacaktır ve daha da güçlenecektir'' diye konuştu.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ANAYASA SİSTEMİ
Panel Prof. Dr. Ahmet Nohutçu’nun konuşmasının ardından mikrofona Anayasa Uzmanı Taylan Barun davet edildi. geçmişten günümüze anayasa sisteminin detayları noktasında bilgi veren Barun,“1982 Anayasasının hükümet sistemi ,tasarımı Kenan Evren’in kendisini Anayasanın bizzat içerisine yazarak yani darbeyi yapan generalin kendi anayasasında kendisine verdiği yetkiler üzerine inşa edilmiş bir durumda. Çok fazla yetkisi var, çok fazla görevi var, hiçbir sorumluğu yok. Şu halde Başkanlık sisteminin kendisine daha fazla sorumluluk yükleyeceği, kendisine artı olarak hiçbir şey sunmayacağını söylemek gerekir. Bizim geleneğimizde ne Osmanlı’da, ne daha sonrasında hiçbir zaman federal yapı olmadı. Bugün de ne parlamenteri seçtiğimizde ne de Cumhurbaşkanını veya başkanlık sistemini seçtiğimizde federal yapıyla alakamız olamayacağını belirtmek lazım'' diye konuştu.
Son olarak Yeni Anayasa İhtiyacı ve Başkanlık Sistemi paneli Modaratörü AK Parti 24. dönem milletvekili Yıldırım Ramazanoğlu, “Bugünkü problem şu: Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ediyor.Şuandaki fiili durumuyla Anayasanın yazılı olduğu hükümle arasında bir çelişki doğmuş durumda. Ama fiili durum halkımızın iradesiyle gerçekleşmiş. Sabih Kanadoğlu’nun bir 367 hikayesi vardı. Bu Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilme zorunluluğu o yüzden ortaya çıkan bir zorunluluk. Şimdi bir şeye daha değinmek istiyorum. Bizim Anayasa metnimiz çok uzun 82 anayasası. 1921 Teşkilatı Esasiye kanunu yani, o zaman düzenlenen Anayasa 2.5 sayfa arkadaşlar. Şimdiki Anayasamız 37.5 sayfa. Amerikan Anayasası 5.5 sayfa. Netice itibarıyla bizim Türk milleti tarihi boyutuyla başkanlık sistemiyle yönetilmeye alışmış bir millet. Bizim geleneklerimizde ve kültürümüzde başkanlık sistemi var'' dedi. (MÜCAHİT DALKARA)