Kahramanmaraş Böbrek Diyaliz Hastaları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği  (KABÖDER) Başkanı Hanifi Çöplü, Ülkemiz genelinde 70 bin civarında diyaliz hastası olduğunu Kahramanmaraş'ta ise yaklaşık bin hastanın organ nakli beklediğini söyledi.

Kahramanmaraş Böbrek ve Diyaliz Hastaları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (KABÖDER), Başkan ve üyeleri Özel İdare iş merkezi önünde bir basın açıklaması yaptı. Basın bildirisini okuyan KABÖDER Başkanı Hanifi Çöplü, organ bağışının önemine dikkat çekti.

''TOPLUM DİYALİZ HASTALIĞINI TANIMIYOR’

Birçok kişinin ülke genelinde Organ bağışı beklediğini söyleyen Çöplü, Ülkemiz genelinde 70 bin civarında diyaliz hastası olduğunu Kahramanmaraş'ta ise yaklaşık bin hastanın organ nakli beklediğini belirterek, “Ülkemizde diyaliz merkezlerinin yüzde 80'i özel olması devletimizin bu hastalıklara göstermiş olduğunun önemini göstermektedir'' dedi. Çöplü, “KABÖDER’in amacı temel insan haklarının sağlık hizmetlerini sahasındaki yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti anayasası olmak üzere, diğer mevzuatlara ve milletlerarası hukuki metinlerle de kabul edilen hasta haklarının korunması amacıyla ülke genelinde böbrek ve diyaliz hastalığının tanıtılması, böbrek yapısı, fonksiyonu gibi hastalıkları ile hipertansiyon ve bunlarla ilgili konularda toplumun bilgilendirmesi, ilimizde bulunan diyaliz imkânları dâhilinde hastalarımıza sağlık alanında hizmet veren, böbrek sağlının yoğunlaşan etik ve bilimsel kurallardan ödün vermeden vakıf anlayışında, çağdaş ve toplumun bilinçlendirilmesi ile böbrek sağlı politikaların oluşmasına katkıda bulunan bir sivil toplum örgütü olarak, faaliyette bulunmak için, tüm hasta ve hasta yakınlarına dernek imkânları doğrultusunda yardımcı olmaktır. Toplum diyaliz hastalığını tanımıyor ve bu hastalığın manevi desteğe ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Devletimiz diyaliz ve organ nakli konularında hiçbir vatandaşımızı mağdur etmeyecek şekilde tedavi giderlerini en ufak detayına kadar karşılamaktadır. Ülkemiz genelinde 70 bin diyaliz hastası bulunuyor. Kahramanmaraş'ta ise yaklaşık bin hasta organ nakli beklemektedir. Bu anlamda bu hastalıklara harcanan maddi ve manevi tutar hızlı bir şekilde artmaktadır. Diyaliz hastalığının toplum tarafından tam bilinmemesi bazı aksaklıkları ve yanlış anlamalara neden olmaktadır. Bunların içerisinde aile ve hastanın psikolojisi tedavisinde harcanan tutarların karşılanmama korkusu, ilk diyalize alınan kişinin bundan sonraki hayatlarını devam ettirmeme korkusu ve neticesinde bir ruhsal çöküntüye düşmesine neden olmaktadır. Bu ruhsal çöküntüye uğrayan insanlara manevi destek olarak onları sağlıklı bireyler olarak topluma kazandırmamız gerekmektedir. Ülkemizde tüm organ bekleyen hastaların organ nakli ile yaşama tutunma şansı vardır. Diyalizle yaşamın her şeyin son olmadığını, yıllarca diyalize bağlı yaşayan biri olarak biliyorum ve hasta arkadaşlarımızla yakınlarının da bilmelerini istiyorum. Diyaliz, hastasıyken gerekli tedavilerini yaptırıp, verilen diyetlere tam anlamıyla uymak, yaşam kalitemizi biraz daha arttıracaktır.''

TGK'nın adayı Özdemir seçimi açık ara kazandı TGK'nın adayı Özdemir seçimi açık ara kazandı

 

'DEVLET GÜVENCESİNDE'

 

Devlet'in diyaliz hastalığının bütün giderlerini karşıladığını vurgulayan Çöplü, “Bilindiği üzere diyaliz tedavisi yüksek miktarda maliyeti olan bir hastalık gurubudur. Çeşitli hastanelerde ilk diyalize başlayan kişi ve yakınlarının bu hastalıklar hakkında bir şey bilmemesi ve hangi yöne çekilirse bir umut anlamında o insanın arkasından gitmeye çalışması ve ne denilirse inanmalarına neden olmaktadır. Bunu yaparken bazı merkezlerin hastalar üzerinde korku imparatorluğu oluşturmaya çalışmaları kabul edilemez. Diyalize başlayan bir kişinin tüm tedavi giderleri devlet güvencesinde olup, tedavisini yapan hangi hastanene veya merkezde yapılırsa yapılsın hiçbir veri değerleri ile oynamadan uygun bir biçimde yapılmak zorundadır. Bu nedenle; Hasta herhangi bir tutar ödemez. Ulaşım hizmetleri sağlanır. Tedavisinde gerekli araç gereçler merkez tarafından karşılanır. Organ nakli ulusal bekleme listelerine kayıt yaptırılır. Bu tedavilerde hiçbir şahıs veya kişilerin tabiri caizse babasının hayrına hastalara bir şey bağışlayamaz çünkü devletimiz bu hastalıklar konusunda en ufak tutarı dâhil karşılamaktadır'' ifadelerini kullandı.

 

'İKİNCİ EL CİHAZLAR'

Hastalığın insan psikolojisinde ve ailelerinde etkilendiğini söyleyen Çöplü, “Özel merkezlerde yüzlerce hastamız mevcuttur, onlara asla kötü diyemeyiz ama diyalize başlayan bir kişiyi çeşitli söylemle korkutarak onları bir maddi kazanç olarak görmelerini bizler dernek olarak kabullenemiyoruz. Her ne olursa olsun insan sağlığı psikolojisi ve ailelerini de düşünmek gerekir. O kişilere bir kazanç kapısı olarak değil de birer insan olarak görmemiz gerekmektedir. Diyalize bağlı olan hastaların düzenli yaşamlarını idame ettirmeleri için gerekli araç ve gereçler, hastaların mağdur edilmemesi için bir hemodiyaliz cihazını yedekte bulundurmak zorundadır. Merkezlere alınan ikinci el cihazlar 7 yaşını geçmemesi, ihtiyaç halinde bir fazla hastaya yetecek kapasitede olan oksijen desteğinin birisi enjekte hastalar için olmak üzere en az iki adet aspiratör, hasta hassas tartı sistemi, yeterli havalandırma sistemi, sedye ve tekerlekli sandalye, merkez hastalarına acil durumlarda sodyum ve potasyum seviyesi bakmak için iyono metri cihazı, hastalarına acil durumda hizmet vermek üzere bir ambulans bulundurmalıdır.''


''HİÇBİR DİYALİZ HASTASI SATIŞA ÇIKAN VE SATIN ALINAN BİR MAL DEĞİLDİR’

Hastanelerde yapılan muamelelerin etik olmadığını ifade eden Çöplü, “Merkezler programlı olarak diyalize aldıkları her hastayı organ nakli merkezine başvurması için bilgilendirmek organ nakli merkezleri de, nakle uygun hastaları ulusal bekleme listesine ettirmekle mükelleftir. Merkezler hastanın talebi ve yazılı onayı ile tıbbi kontrollerini de yapmak kaydıyla hastanın evinde diyaliz uygulanmasını yapması, diyalizde ise kronik böbrek yetmezliği en sona gelmiş hastalarda diyet ve tıbbi tedavi uygulanmalıdır. Olası sorunların önüne geçmek adına özel merkezlerde yapılan aylık tahlil sonuçlarını belirli periyotlarla devlet hastanelerinde yapılması gerekmektedir. Burada şunu önemle belirtmek istiyorum; Hiçbir diyaliz hastası satışa çıkan ve satın alınan bir mal değildir. Bu hastalarımızın hastalıkları üzerinden çeşitli entrikalarla faydalanmaya kişilere fırsat vermeyeceğiz. Bu konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde Devlet Hastanemizde yaşanan hasta kapmak için uygulanan yöntem dernek olarak bizi derinden sarsmıştır. Geçtiğimiz günlerde edindiğimiz bilgilere göre Devlet Hastanesinde diyalize ilk defa alınan insanları bazı kendini bilmez simsarlar başka bir merkeze çekmek için hastayı sanki bir eşya bir satışa çıkan bir mal gibi görüp çekmeye çalışmıştır. Bizler bu tür işlerin hiçbir etik olmayan şeklini kabul etmiyoruz. İnsan sağlının hiçbir maddi karşılığı yoktur ve olamaz. Her hasta istediği merkeze gidebilir fakat merkezlerine çekip o hastayla ilgili ödemeleri sırf devletten almak için hastayı hastalığıyla ilgili korkutmak ve psikolojisinin bozulmasına bir karşıyız. Bir noktada herkes içini yapmalı, hemşire, şoför, ulaşımcı, bakımcı hastaya hizmetini vermeli, doktor ise hastayı sağlıklı bir şekilde ayakta tutmalıdır. Üç-beş bin TL fazla kazanacağım diye hastaların akıllarını karıştırarak psikolojilerini iyice bozmak sadece insanlığa zarardır. Herkes bu konuda haddini bilmelidir. Susuz kalına bilinir tüm halkımızın su tüketimine bu güzel ayda biraz daha dikkat edip sağlıklarını korumalarını ve kendine dikkat etmelerini diliyor saygı ile selamlıyoruz'' şeklinde konuştu.

Haber: Ahmet Özkars

 

Editör: TE Bilisim