Değerli kardeşlerim, muhterem Müslümanlar. Allah Teâlâ, Hatemu-l Enbiya olan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’e nübüvveti takdim ettiğinde, son nübüvvet, son peygamber Hatemu-l Enbiya ve aynı zamanda kendisinden önceki bütün peygamberlerin kardeşi ve tamamlayıcısı olarak onu insanlık âlemine göndermiştir. O Hatemu-l Enbiya olan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in gelmiş olduğu ümmet Kuran’da şöyle tarif edilir: “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a iman edersiniz.” (Al-i İmran/110) Onlar ümmetlerin en hayırlısı, onların görevi sürekli iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymaktır. O’nun gönderildiği bu ümmet müşerref bir ümmet olmuştur. Kötülüğe tahammülü olmayan, harama tahammülü olmayan, Allah’a isyana tahammülü olmayan, insanlığa zulme tahammülü olmayan ve aynı zamanda kendisi de sürekli hakkı ve hakkaniyeti taşıyan bir ümmet, Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in ümmeti. İşte, “sizler ümmetlerin en hayırlısısınız” diye tarif edilen ümmet, bugün bu cami halkalarını dolduran, yüreklerinde ve kalplerinde Hz. Allah ve Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in sevgisi atan ve inanan kişilerdir. Onlar, kalplerinde iyilikten başka hiçbir şey taşımıyorlar. Onların göğüsleri rahmet doludur, mağfiret doludur. Onların göğüsleri Allah’ın sevgisiyle Rasul-ü Zişan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in sevgisiyle doludur. O sevginin yanısıra hiçbir kine ve nefrete kendilerinde yer vermezler. Onların bütün dinlere bakış açısı da aynıdır; hepsini hidayete davet etmeyi ve hepsini iyiliğe davet etmeyi görev edinmişlerdir. Hangi dinden olursa olsun, hangi meşrepten olursa olsun, onları Kuran’a çağırmayı, hakka çağırmayı ve merhamete çağırmayı görev edinmişlerdir. Sahabe-i güzinler, Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in döneminden günümüze dek olan varlığın sebeplerindendir. Onlar hayatlarında her yere dağıldılar, hakkı ifşa ettiler, hakkaniyeti ifşa ettiler. Rasulullah uğruna ve O’nun davası uğruna kardeşleriyle, babalarıyla karşı karşıya geldiler. Onlar fetihler üzerine fetihler yürüttüler. On yılda iki imparatorluğu İslam’la şereflendirdiler; Roma imparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu. Roma imparatorluğu Bizans imparatorluğudur. Sasani İmparatorluğu ise bugünkü İran dediğimiz Fars İmparatorluğudur. Birileri ateşe taparken, bir diğeri Allah’a, oğul ve aynı zamanda ona şerik (ortak) ithaf edecek şekilde bilinmez bir bulantının içerisine, buhranın içerisine girmişlerdi. Ama İslam ateşperestliği kaldırdı ve Roma’nın inanmış olduğu baba-oğul-kutsal ruh takdisini, üçlemini ortadan kaldırdı. Ve böylece tek olan, vahdaniyeti sebebi tek olan Allah’ı bütün her yere, ama bütün her yere iletmekte aynı zaman da ifşa etmekte olan ümmet Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in ümmeti olmuştur. Bu ümmet Âdem (as)’dan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’e kadar olan bütün peygamberlere inanmış, iman etmiş: “(Müminlerden) her biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: "Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” (Bakara/285) ayet-ikerimesininmuhatabı olarak onlara iman etmiş ve onları sevmişlerdir. Biz seviyoruz, biz gönlümüze ve kalbimize koyuyoruz. Âdem (as)’dan Muhammed (sav)’e kadar bütün peygamberler bizim için elzem peygamberlerdir. Aynı inançta, aynı imanda iman ettiğimiz ve kabullendiğimiz peygamberlerdir. Onlar arasında hiçbir farkı gözetmiyoruz. Onlar arasındaki tek fark Hatemu-l Enbiya olan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’den sonra peygamber gelmeyişi ve bütün davaların hatemi (sonu) ve bütün davaların eşrafı (en şereflisi) olma noktasındaki O’na verilen üstünlüktür. O üstünlüğü de Hz. Allah vermiştir ve bize de icbar etmiştir. Bizler de o üstünlüğü kabul etmek zorundayız. Ne nefsî, ne duygusal, ne mezhepsel, ne ırksal bir değerle biz bir üstünlük kimseye vermiyoruz. Biz zorunlu ve akidevi değerimizde de mecbur kaldığımız değerde kendi peygamberimize o üstünlüğü veriyor ve O’nun Kuran-ı Kerim’de geçen: “Biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya/107) tanımını da bütün dünyaya ifşa ediyoruz. “Ey Muhammed!” deyip Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in bütün âlemlere; hem insanlık varlığına, hem cin varlığına ve hem de aynı zamanda bizim şu anda seyrettiğimiz canlı ve cansız bütün varlıklara gönderilmiş bir peygamberdir. Bütün varlıklara rahmet olarak gönderilmiş bir peygamberdir. Her şeyin hukukunu bizlere bildiren bir peygamberdir. Merhamet peygamberidir, şefkat peygamberidir. Bütün insanlığa örnek olacak şekilde bir ahlak sahibidir. “Emin” sıfatına sahip, aynı zamanda insanlık âlemi arasında hiçbir fark gözetmeksizin adaleti sağlayan bir peygamberdir. Devamı yarın