Türkiye’nin Batı’ya nazaran genç sayılabilecek bir demokrasi geçmişi var. Çok partili hayata geçişimizin başlangıcı olan 1946 ile 1980 darbesi arasındaki kesintileri ve en son 28 Şubat (1997) post modern müdahaleyi de hesaba kattığımızda genç demokrasimizin iyice ‘tor’ olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşın Batının antik Yunan’dan, 1218 Magna Carta’dan bu yana yaşadığı bir demokrasi mücadelesi var. Bu mücadele ‘1789 Fransız İhtilalıyla başarıya ulaşmış, birinci dünya savaşı sonunda da tüm batıda yerleşmiştir’ diyebiliriz.
Öte yandan Batıda bireycilik hâkimdir, kişiler ve olaylar bireysel bakış açısıyla değerlendirilir. Biz ise batıya nazaran inanç ve kültürümüzün de etkisiyle meselelere ve kişilere daha geniş bir zaviyeden toplumcu/bütünlükçü bir gözle bakarız. Bu bakış açısı ülkemizdeki siyasi partilerin söylem ve icraatlarına yansıdığı gibi, seçmenin kararında da etkileyici bir yer tutar. Batılı başarısız olanı, kendi hak ve hukukuna zarar vereni, tutarsız olanı, yalan söyleyeni affetmez. Orada yazılı kurallar istisnasız herkese çalışır. Adaletin kılıcı tıpkı sembolünde olduğu gibi herkese karşı kör ve herkese eşit çalışır.
Bize gelince hamaset önemli yer tutar. Seçmen, sevdiğinin kusurunu görmez, sevmediğine ise ağzı ile kuş tutsa dahi itibar etmez. Bizde ‘dün dündür, bugün ise bugündür!’ Toplumsal hafıza güçlü değildir, mukayeseler gerçekler üzerinden çok söylemler üzerinden yapılır. Hak ve ödevler yerine mukaddesler üzerinden (istismar boyutuna dahi ulaşsa) yürütülen söylem ve icraatlar seçmeni büyük ölçüde etkili olur. Siyasi erkin bir cami yapması ile bir okul yapması arasında seçmen desteği açısından belirgin bir fark vardır.
Ülkemizde sağ ve sol siyasi partilerin oy potansiyelleri üzerine yapılan kestirmelerin arka planında hep yukarıdaki tespitler etkilidir. Özellikle 1983 sonrası sağ oyların % 60-65, sol oyların ise % 35-40 bandında seyredeceği yargısı değişmemiştir. Bu çerçevede soldaki oy pastasını çoğunlukla CHP ve 7 Haziran seçimleri ile sürpriz bir oy oranına ulaşan HDP’nin, sağdaki oy pastasını da AKP ile MHP’nin paylaştığını söyleyebiliriz. ‘Kemik oy’ tabir edilen seçmenlerin (ki bu seçmenin toplam seçmenin % 60 civarında belki de daha fazla olduğunu düşünüyoruz) büyük bir kısmı bizce yanlış olsa da doğrudan partinin amblemine oy atmaktadır. Seçmen hareketlerinin kısıtlı ve yetersiz olması siyasi karar vericilerin elini rahatlatmakta, amiyane tabirle ‘odun ve ceket’ lakırdıları çok kolaylıkla ifade edilebilmektedir. Halbuki seçmen; partilerin program, aday, icraat, tutarlılık gibi kriterlerini gözetse netice çok başka olabilecektir.
Türk demokrasisinin olgunlaşıp kök salabilmesi için seçmen davranışlarının kesinlikle değişmesine ihtiyaç vardır. Seçmen tercihlerini; siyasetçinin kim olduğundan çok, ne söyleyip, ne yaptığı belirlediği zaman genç demokrasimiz güçlenecektir. Seçmen;; şu veya bu siyasetçiyi, şu veya bu lideri sevmiyorum diyor. Peki niye sevmiyorsun; ‘neyini sevmiyorsun, dürüst mü değil, vurgun mu yapmış, ülkesine-milletine-devletine hıyanet mi etmiş’ vs sorularını soruyorsun. Cevap olarak hitabeti iyi değil, filana karşı ses çıkarmadı, falana karşı saygılı davrandı diyor. Seçmen, siyasetçinin söylediklerinin hakikat ve tutarlı olup olmadığına bakmaksızın doğrudan hamasetine prim veriyor. Sonunda da kendisini kandıran! siyasetçi ile birlikte şikayet ediyor.
Aday Listeleri
1 Kasım seçimlerinde seçime katılacak bütün partilerin (bu vatanın bütünlüğüne, milletin birliğine ve devletin bekasına kastedenler hariç olmak üzere) milletvekili adaylarına başarılar diliyorum.
Kahramanmaraş özelinde partilerin aday listeleri ile ilgili kısa bir değerlendirmemi okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. Malum, AKP’nin 2002 yılından itibaren kentimizde siyasi bakımdan büyük bir üstünlüğü var. Hem yerel yönetimlerde, hem de genel seçimlerde AKP, Kahramanmaraş’ta çok yüksek oy oranlarına ulaşıyor. Bu oyu ne kadar hak ettiği noktasında (taraf olduğum için) bir değerlendirmede bulunmak istemiyorum. Ancak ilimizdeki bu yüksek oy trendinin 2014 mahalli seçimleriyle birlikte duraksama hatta düşme eğilimi gösterdiğini, bu trendin 2015 seçimleri ile devam ettiğini görmekteyiz. Buna karşın istediğimiz ölçekte olmasa da MHP’nin oy oranının arttığını görüyoruz.
Bu noktada Kahramanmaraş’ta partilerin aday listelerine bir göz attığımızda; CHP’nin birinci sıradaki adayını değiştirdiğini ve bu değişikliğin kazanma ihtimali olan 1 milletvekilliğini almaya dönük bir hamle olduğunu düşünüyorum.
AKP şehrimizde oyu daha çok parti ambleminden dolayı aldığı için aday listeleri seçmen nezdinde önemli bulunmamaktadır. Buna rağmen AKP listesinde gözden kaçan önemli bir değişiklik olmuştur. Ak Parti Kahramanmaraş’ta Şanlıurfa eski Valisi ve eski Belediye Başkanı Celalettin GÜVENÇ Bey’i listesinin 4. Sırasından aday gösterdi. Kaderin garip cilvesi 24. Dönemde başarılı bir temsil görevi yapan Sıtkı GÜVENÇ Bey; 25. Dönem için partisinin (Celalettin Bey’in Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı seçtirilmesi dolayısıyla) kardeş kontenjanına, bu dönemde de Şanlıurfa yerel baronlarının Sayın Belediye Başkanına karşı takındığı olumsuz tavrına kurban! gitti. (Sayın Celalettin GÜVENÇ’in bir mülki idare amiri olarak istifa ettirilip Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterilmesi bize ‘tek parti dönemi uygulamalarını!’ çağrıştırsa da, hiç bir sebep yok iken bu sefer apar topar Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan istifa ettirilip Milletvekili aday gösterilmek zorunda kalınması bizce AKP hükümetinin içine düştüğü acziyetin ifadesidir.)
Tekrar aday listelerine dönersek, Listelerde yer alması beklenen Metin DOĞAN Bey’in Parti MYK’sına seçilmesi bu beklentiyi karşılamış olabilir. Adalet Bakanı eski Yardımcısı ve 23 ve 25 Dönem Milletvekili Veysi KAYNAK Bey listenin en göze çarpan ve kamuoyunun en çok tanıdığı bir isimdir. Mahir ÜNAL Bey dışındaki diğer adayları iyi tanımadığımdan bir değerlendirmede bulunmak istemiyorum. Sayın ÜNAL’ı da ülke ve Kahramanmaraş kamuoyu TBMM çalışmaları ve kentimize yaptığı hizmetler dolayısıyla çok iyi tanımaktadır. Ancak medya ve kamuoyundan edindiğim izlenim kadarıyla 7. Sıra adayı eski müftü İmran KILIÇ Bey’in hüsnü kabul görmediğini düşünüyorum.
MHP’ye gelince; MHP, seçilen milletvekillerinin sırasını değiştirmemiştir. İlk defa aday gösterilen ve başarılı da olan bu listenin en azından seçilenler yönünden değiştirilmesi bizce de adaletli olmazdı. Birinci sıra Milletvekili adayı Sayın Fahrettin Oğuz TOR Bey seçkin bir bürokrat, samimi ve sadık bir ülkücüdür. Sosyal Güvenlik Kurumu Teftiş Kurulu Başkanlığı gibi önemli bir görevi deruhte etmiştir. Ayrıca 2002 yılından itibaren bütün seçimlerde MHP adayı olarak listelerde yer almıştır.
İkinci sıra adayı Prof.Dr. Sefer AYCAN Bey; Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı görevini yürütmüş ve bu görevi sırasında şehrimize sağlık alanında önemli katkılar sağlamış seçkin bir kamu yöneticisi ve bilim insanıdır. Sefer Bey’de ülkücü hareket içerisindeki çizgisinden asla taviz vermemiş 2002 yılından itibaren bütün seçimlerinde MHP listelerinde yer almıştır. Her iki adayın da parti tabanı ve teşkilatlarca benimsenme oranı yüksektir.
MHP, listesinin üçüncü sırasında yer alan Sayın Zekeriya ÖZTÜRK, camianın ağabeyidir. Sayın ÖZTÜRK’ün, MHP’nin merkeze nazaran daha güçlü olduğu kuzey kazalarda etkili olacağını ve bilinçli aynı zamanda isabetli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Ayriyeten tabanın ve teşkilatların çok yakından tanıdığı Sayın Şule ARIKAN’ın, İl eski Başkanı Sayın Mustafa BASTIRMACI’nın, Dulkadiroğlu Belediye Başkan Adayı Neslihan KOCA NERGİZ hanımefendinin MHP listesini güçlendirdiği kanaatini taşıyorum. Sayın Mustafa BÖLÜKBAŞI ve özellikle genç aday Sayın Ayşe ARAS’ın listeye olumlu katkı yapacaklarını düşünüyorum.
Ne kadar objektif olmaya gayret etsek dahi aidiyetimiz itibariyle kendi tarafımıza fazla önem vermiş olabiliriz. AKP listesini ve diğer listeleri; adayların şahsiyetlerine ve ait oldukları partilere karşı maksadı aşacak bir ifade ve yargıya meydan vermemek için detaylı değinmedik.
Gönül tarafımızın (bizim) kazanmasını istese de, hakkaniyet eşitlik ve objektifliği gerektirir. Bu noktada, ülkemize ve kentimize hizmet vaadiyle yola çıkan bütün adaylara ve temsil ettikleri siyasi partilere yürekten başarılar diliyorum.
Gelecek haftalardaki yazılarımızda ilimizin ve ülkemizin önemli sorunlarını hep birilikte tartışmaya devam edeceğiz. Siz aziz hemşeri ve okuyucularımızın görüş ve kanaatlerini de (hukuk ve etik çerçevede olmak kaydıyla) kesinlikle önemsediğimi ve değerlendireceğimi belirtmek isterim.
Mutlu yarınlarda buluşmak ümit ve dileğiyle…