KURT BUHRANLIĞI SEVER

Rabbim cümlemizin aklını imanını korusun. Son 20 günlük yaşadıklarımız bize, yahu bu da olur mu dedirtecek cinsten akıl almaz hainlikler. En samimi dostlarımızın dahi yahu siz de çok radikal düşünüyorsunuz, bu adamlar alnı secdeli adamlar. Bunlar yanlış yapmazlar diye bizi suçladığı günleri hatırlıyorum da, Ya Rab, bu kadar hain olunur mu diyesim geliyor.

Ahir zamanda büyük fitnelerin zuhur edeceğini, müminlerin imanlarının deneneceğini bildiren Peygamberimiz (sav) bundan daha da büyük fitnelerle sınanacağımızı hadis-i şeriflerinde bildiriyor.

Bizler bugün olup bitenleri aklımıza sığdıramıyoruz ama daha da beterinden Allah korusun bizleri.

Adım adım etrafımızı kuşatan; aklınıza gelen her meslek dalında örgütlenen, dernekler vakıflar kuran, insanları kullanan, paraları toplayan, hizmet adı altında geziler kamplar düzenleyen, toplantılarda efsunlanmış FETÖ örgütü kitaplarından başka kitap okutmayanlar, toplanan paraların harcandığı yeri sormanın bile suç sayıldığı karanlık bir örgütlenme ile öyle bir takiyye uyguladılar ki bu millete, hakikaten akıllar durur.

İtiraz edenin itirazı imanının zayıflığına bağlanıyordu. Onun için kimse aleyhlerinde bir şey söyleyemiyordu. Yanlışınız var arkadaş diyenlerin, çeşitli kurumlara yerleşmiş FETÖ çetesi tarafından anasından emdiği süt burnundan getiriliyordu. Defterleri inceleniyor, sicilleri ile oynanıyor, manevi baskı altında tutuluyor, iftiralarla namusu, iffeti ayaklar altına alınıyordu. Bu örgütlenme yalnızca bir meczubun hezeyanları olarak algılanıyorsa yine yanılıyoruz demektir. Bir üst akıl diyorlar ya, bugün anlıyoruz ki bir çok üst aklın el birliğiyle kurdukları müthiş tuzağın bir kullanımlık yemi imiş meğer o meczup, ve biz millet olarak çok safmışız. Allah affetsin.

Şimdi tehlikenin ikinci etabını yaşıyoruz milletçe. Devlet millet el ele vererek önlediğimiz bu hain kalkışma daha tamamen bastırılmadan, bir de baktık ki düne kadar kanımıza susamış ne kadar vatan haini varsa bu darbeden istifadeyle ellerine geçirdikleri birer bayrakla meydanlarda ve bizden ön saftalar. Kurt buhranlığı sever diye boşuna demiyorum. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım. Bir haini ve çete mensuplarını kurumlarımızdan ayıklayalım derken, maalesef yetişmiş eleman sıkıntılarımız olduğundan, bir başka haini boşalan koltuğa oturtmak tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz. Onun için 1960 darbesinden başlayarak bütün darbelerin ortak hedefi ve mağduru, Anadolu'nun Müslüman evlatları ellerinden tutularak önemli görevlere getirilmelidirler. Adnan TANRIVERDİ Paşa'nın böyle bir göreve getirilmiş olması olumlu bir adım diye düşünüyorum.

Ardından vakit geçirilmeden İmam-Hatip Okulları'nın müfredatları zenginleştirilip fiziki şartları geliştirilerek geleceğin Türkiye'sini helal süt emmiş vatan evlatlarına teslim edecek tedbirler alınmalıdır. Askeri okullar kapatılmalı ve mevcut talebeleri çok yakın takibe alınmalı. İmanlı, izan sahibi vatan evlatları Harp okulları vasıtasıyla orduya kazandırılmalı. Bütün kurumlarda vatanını, dinini, milletini seven vatan evlatlarının, aralarındaki siyasi görüş farklılıklarını bir tarafa bırakarak önlerine çıkan bu tarihi fırsatı ülkelerine hizmet yolunda kullanmalıdırlar.

Düne kadar PKK yanlısı tavırlarıyla her hayırlı hareketin önüne taş koyan adamların asla bize faydalı olamayacakları hiç aklımızdan çıkarılmamalı. Koyun postuna bürünmüş bu kurtlara karşı çok müteyakkız olmalıyız.

Zafer sarhoşluğuna da kapılmamalıyız. Biz şöyleyiz, böyleyiz diye kahramanlık türküleriyle avunacak halimiz yok. Daha tehlikenin büyüğü sırada bekliyor.

Artık düşmanlıklarını gizlemeyen AB-ABD vs. kafirlerin bizim için hiç te hafife alınmayacak yeni yeni hain planlarına karşı saflarımızı sıklaştırmalıyız.

Onun için toplumun tüm kesimlerini kucaklayan programlarla; vatan sevgisi, millet olma şuuru ve din kardeşliği temalarının işlendiği YENİKAPI mitingi gibi etkinliklerin çoğaltılması yolunda gayret göstermeliyiz.

Sosyal medyayı akıllıca kullanarak hem milletimize, hem dünya milletlerine haklı davamızı anlatabilmeliyiz.

Kazakistan gibi bir devlete bile FETÖ'yü anlatabilmekte güçlük çektiğimizi unutmamalı. Elimizdeki bütün imkanlarla haklılığımızı bütün dünyaya anlatabilmeliyiz.

Eğer bir musibetten akıllıca bin nasihat çıkarabilir ve tedbirleri yerli yerince alabilirsek, geleceğin dünyasında sözü dinlenilen, dostluğu aranılan, düşmanlığından korkulan bir devletin fertleri olarak alnımız ak bir biçimde yaşarız.

Yok eğer bu musibetten de gerekli dersi çıkaramazsak, o zaman Suriye'ye bakarak bizi bekleyen tehlikeleri anlayabiliriz. Allah korusun.

Atalar ne demişler. Bu sözüm idarecilerimize olsun. "SÜTTEN ağzı yanan, YOĞURDU üfleyerek içer."

Kalın sağlıcakla.