Çevik kuvvet polisleri genel olarak mesleğe yeni giren, taze genç çocuklardan seçilir. Bir polisin gerçek anlamda polis olabilmesi için, önce sokakları bilmesi gerekir. Toplumsal olayları görmesi, sıcağı sıcağına yaşaması gerekir. Toplu gösterilerde, eylemlerde görev alması, kısaca pişmesi gerekir. Çevik kuvvet polisi genelde cüsselidir, iri yarıdır. Hepsi yakışıklı aslan gibi delikanlıdır. Ortalama yaş aralığı 20 ile 25 tir. Çoğunluğu köylü, yoksul ve gariban ailelerin yetiştirdikleri tertemiz çocuklardır. Onlar bizim çocuklarımızdır. İşte Cumartesi gecesi gerçekleştirilen hain saldırı, bu pırlanta gibi çocuklardan 38 tanesini aramızdan aldı. Tam 24 ile birden ateş düştü. Haberin ilk duyulduğu andan itibaren herkesin üstüne bir ölüm sessizliği çöktü. Büyüktü. Acı çok büyüktü. Ama nefretimiz hepsinden büyüktü. Son günlerde herkesin tartıştığı konuda düğümlendik sonra; İdam… Uzunca bir süredir gündemimizde bu idam tartışması. Genel olarak bunun gerçekçi olmadığını, uygulama alanının bulunmadığını ifade derim. Eğer bu yasa çıkarsa, en başta yıllardır İmralı’da beslediğimiz çocuk katilinden başlamalı. Bunun da önünde yasal engeller var, hukukun geriye işlemeyeceği gibi. Terörist başı orda dururken, diğer hükümlülere idam cezasını uygulamak ta toplumda beklenilen karşılığı bulamayacak, bağlı bulunduğumuz uluslararası anlaşmalar ile birlikte bizi daha da zor duruma düşürecektir. Aslında bir ceza sistemi daha var; Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası… Türkiye’de idam cezasının kaldırıldığı 2002 yılından sonra, bu cezanın yerine ikame edilmiştir. Bu maddede düzenlenen infaz rejimine göre hükümlü, Tüm hapislik yaşantısını tecritte, tek başına geçirmek zorunda. Diğer mahpusların haftada bir telefon ve ziyaret hakkı varken bu cezanın uygulandığı mahpuslar bu haklardan 15 günde bir yararlandırılmakta. Üstelik de diğer mahpusları üçüncü dereceye kadar “kan ve kayın hısımları” ile akraba olmamalarına rağmen adlarını vereceği üç kişi ziyaret edebilirken bu cezanın uygulandığı mahpusları sadece eşi, alt soyu, üst soyu ve vasisi ziyaret edebilmektedir. Üstelik de aynı anda birden çok ziyaretçiyle görüşme imkanı tanınmadığı için bu mahpuslar diğer akrabalarını bir daha hiç görememek bir yana ailesini de bir daha hiçbir zaman bir arada görememektedir. Bu kanuna göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen mahpusların hapishanelerde sosyal aktivitelerden yararlanması da mümkün değil. Eğer hapishane idaresi izin verirse günde bir saat kendi ünitesinde kalan diğer mahpusları görebilir ki görebileceği mahpus sayısı en fazla ikidir. Sosyal olarak neredeyse tam bir izole söz konusudur. En özel yanı ise bu hükümlülerin hiçbir şekilde hiçbir aftan faydalanamazlar, ölene kadar hapis yatarlar. Yeterli mi, onca askerimizi polisimiz şehit eden bu caniler için, hayır yetmez. Ağırlaştırılmış müebbettin bazı hükümleri değiştirilerek, idamdan daha da ağır bir ceza haline getirilebilir. Topluma daha iyi anlatılıp, her yönüyle bu ceza uygulanabilir. Caydırıcılığı idam kadar olur. Hatta bu canilerin idamı tercih edeceğine emin olun.