DARBUKACI KENAN

Çocukluk yıllarımda bir Darbukacı Kenan vardı. Televizyonun ve sosyal medyanın olmadığı zamanlardı o yıllar. Düğünlerde darbukası eşliğinde şarkılar söylerdi, sesi güzeldi, mesleğini de çok iyi yapardı. Mahirdi çalmakta, söylemekte ve oynatmakta.

Düğünlerde kadınlar bölümüne bir örtü gerilir, Darbukacı Kenan örtünün arkasından sanatını icra eder, kadınları eğlendirirdi. Oysa kadınlar kendi aralarında bile eğlenebilirlerken nedense Kenan tercih edilirdi. Boyu biraz kısa idi. Ondan mıdır bilinmez onun bir erkek olduğu ve kadınlara haram olduğu düşünülmezdi. Derken günler geçtikçe aradaki perdeler kalktı, Kenan Efendi doğrudan kadınların huzurunda mesleğini icra eder oldu. Daha sonraları nice Kenanlar boy gösterdi Müslüman kadınlar arasında, onlar da erkekten sayılmadı. Üzüm üzüme bakarak karardı. Daha sonraları orkestralar türedi Müslüman mahallelerde. Kadınlarımız sokaklarda “oynama şıkıdım şıkıdım” dediler hep beraber. Ardından düğün salonları devreye girdi, neler oldu neler. Şimdi kadın erkek karma düğünler sıradanlaştı, Müslüman mahallelerinde. Kadınlarımız giyinmiş ama çıplak boy gösteriyorlar bizim cemiyetimizde fütursuzca, şuursuzca ve cömertçe(!).

Haramlara aldırmadan, Allah’tan korkmadan. Oysa Allah Teala Nur Suresi’nde erkek ve kadınlarımıza şöyle buyurmaktadır: “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki Allah, onların yaptıklarından hakkıyla haberdardı.” (Nur Suresi, 30.Ayet)

“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, ziynet yerlerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar…” (Nur Suresi, 31.Ayet)

Şimdi bu ayet-i kerimelere iman eden mü’min erkek ve kadınlar acaba hangi saiklerle bu hale geldiler, ona bakalım.

Alim azmaz ise alem azmaz buyurmuş atalarımız. Müslüman milletimizin önünde duran alimlerimiz hassasiyetlerini kaybettikleri günden beri biz adım adım bu bataklığa saplandık.

Peygamberimiz (sas) bir gün muhtereme eşlerinden ikisi ile hücre-i saadetlerinde otururken yanına bir soru sormak üzere Abdullah ibni Ümmü Mektum gelir ve içeri girmek için izin ister. Peygamber Efendimiz (sas) eşlerine odayı ikiye bölen perdenin arkasına geçmelerini söyler. Hanımları huzurdan ayrılır, Abdullah içeri girer. Sorusunu sorup cevabını alır ve gider. Abdullah odadan çıkınca Efendimiz’in genç ve cesur hanımı Hz.Aişe (ra) validemiz Efendimiz (sas)’e der ki:

“Ya Rasulellah, nihayet gözleri ama olan bir sahabi yanınıza girerken bizi neden huzurunuzdan çıkardınız, o zat zaten görmüyor?”

Efendimiz (sas) şu eşsiz cevabı verir: “Ya Aişe, o ama görmüyorsa siz de mi görmüyorsunuz?”

Yine Efendimiz (sas) düğünlerde kadınların kadınlarla, erkeklerin erkeklerle İslami edep ölçüleri içerisinde eğlenmelerine izin vermiştir. Lakin bizim dinimizin KIRMIZI ÇİZGİLERİ aşılmamalı, gayretullaha dokunacak davranışlardan sakınılmalıdır.

Rivayet olunur ki, hocanın biri kadınların örtünmesinden, haramdan sakınmalarından çokça bahsedermiş. Fakat hocaefendinin kızı o kadar dikkatli değilmiş. Cemaat birgün cesaretini toplayıp “Hocam, sizin kızınız da biraz dikkat etse” demişler. Hocaefendi de “Evet ama o da yakışıyor haspaya” deyivermiş.

Şimdi ne diyeceğiz bu işe. En örnek davranışları umduğumuz insanlar “yakışıyor haspaya” mı diyecekler.

Bizim geçmişimiz şöyle güzel örneklerle dolu.

Adamın birinin karısı mihrini ödemediği gerekçesiyle kocasından davacı olmuş, kadıya başvurmuş. Kadı efendi karı – kocayı huzura davet etmiş. Tarafları dinlemiş, kararını vermeden önce hanımefendiye demiş ki: “Tarafları dinledim lakin sizin bu beyefendinin hanımı olduğunuzu anlayabilmemiz için mahkeme huzurunda yüzünüzü açmanız lazım ki, kimlik tespiti yapalım.” Hanımından evvel kocası atılmış ve demiş ki: “Kadı efendi, eşimin yüzünü bu güne kadar benden başka namahrem (mahrem olmayan kimse) görmedi. Eşim yüzünü açmasın, ben mihrini yeniden ödeyeyim.” Kadı efendinin şaşkın bakışları arasında kadın söz almış ve demiş ki: “Kadı efendi, eşimin beni bu kadar sevdiğini ve kıskandığını bilmiyordum. Mihr alacağımdan vaz geçiyorum.” Karı – koca el ele evlerine dönmüşler.

Şimdi sosyal medyada bir video paylaşılıyor. “Gelin düğünde davetlilerin aklını başından aldı” diye. Yani yarıçıplak gelin öyle bir oynamış ki, kocası da dahil yüzlerce insanın aklını başından almış.

Allah aşkına söyleyin, biz buraya nereden geldik? Ben söyleyeyim. Şuradan geldik: Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle programlar icra ediliyor memleketimizde. Herkes amelince me’cur olur inşallah. Lakin bayan Kur’an kursu öğretmenleri, ilahiyatçı tamburiler önünde ilahiler söyleyerek dinleyenleri mest ediyorlarsa kime, ne demeye dilimiz olur. Korkarım gelecek sene yine tambur eşliğinde bayan semazenler seyircileri mest etmeye cüret edebilirler. Şimdi

1.Tamburi ilahiyatçı olunca caiz mi oluyor kadınlara eşlik etmesi?

2. Bayan ilahi korosu erkeklerin huzurunda ilahi söyleyince demi caiz oluyor, merakımı bağışlayın.

Yağ kokarsa tuzlarsınız, tuz kokarsa ne yaparsınız ey mü’minler? Darbukacı Kenan’ın kemikleri sızlıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığımız’ın acilen kırmızı çizgiler hususunda halkımızı ve teşkilatlarımızı uyarmasını umuyor, Kutlu Doğum Haftalarımızın Efendimiz (sas) ile aynileşmemize, sünnet-i seniyyelerine sarılmamıza vesile olmasını diliyorum.

Kalın sağlıcakla.