Kamuoyu bu teraneyi çok iyi hatırlayacaktır: Analar ağlamasın
Yıllarca bu zehir milletimize şırınga edildi. Vatandaşlarımız da bu teranenin sahipleri için bunlar devlet büyüğü elbet bir bildikleri vardır, hem bu teröristler öldürmekle bitmiyor, meseleyi kan davasına çevirmeyelim, barışalım gitsin dediler. 
Bunun için;
Habur’da çadır mahkemeleri kuruldu,
Diyarbakır’da Barzani, Şivan Perver ve Rojinle beraber ‘megri-megri’ türküsü söylendi,
İmralı’daki bölücü başı bebek katili arabulucu yapıldı, 
Akılsız, ‘akillerle’ çözü-l-me sürecinin altına ha bire odun atıldı,
Osloda yabancılarla, Dolmabahçede bölücü örgütün uzantılarıyla kapalı kapılar görüşmeler yapıldı, Ve 7 Haziran seçimleri gelip çattığında... Muhalefeti ‘Sivas’ın ötesine geçememekle’ itham eden siyasi iktidar duvara tosladığını anladı. Bölücü terör örgütü gerçek yüzünü seçimlerden sonra göstermeye başladı. Anlaşıldı ki siyasi iktidarın ‘çözüm süreci’ dediği süreç, bölücülerin hayasız saldırıları için ‘serpilip, semizleştiği’ dönemmiş. 
Artık bırakın anaların ağlamasını, anaların yürekleri dağlandı. Bölücü hainler melanetlerini o kadar ileri götürdüler ki ülkemiz sanki bir savaş ortamına sürüklendi. Neredeyse her gün asker, polis, korucu güvenlik kuvvetlerimize saldırıldığı, cemse cemse şehid verdiğimiz bir döneme geldik. Bu kanın nerede duracağını, kin ve nefretin ne zaman kapanacağını da kimse bilemez hale geldi.
Diyorlar ki efendim; terör ülkeyi cayır cayır yakarken başka şeyleri konuşmanın gereği yoktur. Zaman birlik ve beraberlik zamanıdır. Hep birlikte el ele vermeliyiz. İyi güzel kardeşim de bari geçmiştikei gaflet ve dalaletinizden dolayı Milletimizden özür dileyin. Lafı eğip bükmeden çözüm süreci diye bir sürecin artık olmayacağını ilan edin. 
Peki siz; Türkiye’nin kürt değil ayrılıkçı terör meselesi var diyenleri şehid cenazelerini istismar etmekle suçlamadınız mı? Siz; vatan millet düşmanlarına yaranmak için, Türk Milliyetçilerini kan emici gibi son derece tahkir edici sözlerle yaftalamadınız mı? Peki siz Türkiye’yi 36 etnik parçaya bölüp, gittiğiniz her yerde birleştirici olmak yerine parçalayıcı nutuklar atmadınız mı?
Şimdi bu ülkeyi yönetenlere şu soruyu sormak en tabii hakkımızdır. Seçimlere kadar sizin tabirinizle güllük gülistanlık olan ülke ne oldu da 7 Haziran sonrası ateş topuna döndü? Şayet bir siyasi parti Anayasayı değiştirecek ölçüde hatta 400 milletvekili çıkartmış olsaydı bu terör hadiseleri yaşanmayacak mıydı? Bölücü terör unsurları her şeye rağmen bu saldırılarını yapacak idiyse o zaman siz ne yapıyordunuz? Hatırlanacağı gibi seçimlerden önce TBMM’den büyük bir gürültüyle İç Güvenlik Paketi çıkartıldı. Güya teröristlere ve terör faaliyetlerine ağır yaptırımlar uygulanacaktı. Bunların hepsinin terörle mücadele amaçlı olmayıp tamamen toplumun algı yönetimine yönelik manipülatif düzenlemeler olduğu geçen sürede anlaşıldı. Keza, geçenlerde İçişleri Bakanlığı terörle mücadele kapsamında teröristlerini ihbar edenlere verilen para ödülünü 4 milyon TL’ye kadar çıkarttı. Bu da kamuoyunda alay konusu oldu. Teröristler sokakta geziyor, bırakın sokakta gezmeyi cadde kapatıyor, yol kesiyor, hatta güvenlik kuvvetlerinin vazifesini yapmasını engelleyebiliyor.... Hükümet de teröristi ihbar edene para ödülünü artırıyor.
Basında bunlar teröristleri kendileri ihbar edip, ödülü kendileri alacaklar şeklinde trajikomik yorumlar yapılmaya başlandı. 
Netice olarak Milletimiz bölücülük ve terörle mücadelede etkin, kararlı ve kalıcı bir icraat beklemektedir. Türkiye bir iç savaşın eşiğine gelmiştir. Hükümet gerekli tedbirleri almadığı takdirde kabaran milli tepkinin altında kalacak, daha büyük felaketler yaşanabilecektir. Her ne olursa olsun, ucu nereye ve kime dayanırsa dayansın öncelikle 1 Ağustos 2009’dan itibaren başlatılan ihanet sürecinin hesabı görülmelidir. 
Milletimize bu süreçte sağduğu ve sükunet tavsiye ediyor, aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, kahraman gazilerimize acil şifalar diliyorum.